top of page
Tekin Polat

İmam Ali ve Zehra Ana'ya dair...

Güncelleme tarihi: 26 Eki 2023

TEKİN POLAT




AHİRET DÜNYASI

Önce berzah alemi, sonra kıyamet. Bizler ölmekle yok olmuyoruz, bu dünyadan diğer bir dünya olan ahiret dünyası adındaki başka bir dünyaya gidiyoruz. Ahiret dünyasında önce berzah(kabir) alemine sonra kıyamete gideriz. Berzah alemi, dünya ve kıyamet arasında olan bir dünyadır. Allah kuranda şöyle buyurmuştur: Ölen kişilerin önünde kıyamete kadar bir berzah vardır.(Müminun/100) Ve buyurmuştur: Allah yolunda öldürülenlerin öldüklerini sanmayın belki onlar diridirler ve Rablerinin yanında rızık alırlar.(Ali imran/169-170) Allah değerli peygamberi Hz.Muhammed (s) vesilesiyle bizlere şöyle haber vermiştir: İnsan ölüp dünyayı terk edince berzah(kabir) alemine gider orada ona bazı kısa sorular sorulur. Ona şöyle sorulur: Allaha inanıyor musun? Kimin emir ve fermanlarına itaat ediyordun? Allahın mı yoksa başka birinin mi? Peygamberin kimdir? Dinin nedir? Rehberin(İmamın) kimdir? Dünyada Allaha tapan, dindar ve imanlı yaşayan kişiler bu sorulara kolaylıkla cevap verebilecek ve imanları zahir olacaktır, Bu sorular ve onların kısa cevaplarından sonra, berzah dünyasında rahatlık ve huzur içinde, kıyamete kadar yaşayacak, cennet nimetlerinin numunesi nimetlerden faydalanacaktır. Ama dünyada Allah ve peygamberini kabul etmeyen ve onların emir ve fermanlarına itaat etmeyen, dinsiz ve zalim olarak yaşamış olan kişiler, Berzah aleminde de Allah ve peygamberlerini ikrar edemiyecektir, Onların inkarcılığı ve dinsizliği ortaya çıkacaktır. Bu tür fertler, berzah aleminde, zorluk ve azap görecektir. Bunlar için Berzah dünyasındaki azaplar, cehennem azaplarının numunelerinden olacaktır. Berzah dünyasında insanın hakikati zahir olacak, iman ve imansızlıkları ortaya çıkacaktır. Dünyada Allaha ceza gününe ve peygamberlere gerçekten inanan iman edenler ve iyi olanlar, iyilik yapanların berzahta, imanları aşikar olur ve bu sorulara iyi güzelce cevap vereceklerdir. Ama gerçekten iman etmemiş zalim ve kötü işler yapan kişilerin berzahta imansızlıkları aşikar olacak bu sorulara doğru bir cevap veremeyecekler.

Günahkar şahıs cehennem azaplarının numunesini berzah dünyasında görecek ve yaptıklarının cezasını görmeye burada başlayacaktır. Yüce İslam peygamberi Hz. Muhammed b. Abdullah (s) şöyle buyurmuştur: Evde kötü ahlaklı olanlar berzah aleminde azap görecektir. Müminlerin Emiri Hz. Ali (a) şöyle buyurmuştur: Dedikoduculuk (arabozuculuk) yapanlar ve idrardan perhiz etmeyen kişiler berzah aleminde azap görecektir.

ON IKİNCİ İMAM. HZ.MUHAMMED MEHDİ,HÜCCET,İMAM ZAMAN ALEYHİSSELAM.

On ikinci imam, Şaban ayının ortasında,255 hicri yılında Samerra şehrinde dünyaya geldi.Bu değerli bebeğin annesinin adı Nergistir. Babası Hz. imam Hasan Askeridir. Kıymetli babası onun için peygamberin adını seçti ve ona Muhammed ismini verdi. On ikinci imam,Mehdi,Kaim, Hz.Hüccet, İmam Zaman, olarakta maruf olmuştur. Yüce peygamber,Hz.Muhammed(s) on ikinci imam hakkında şöyle buyurmuştur: İmam Hüseyi'nin (a) neslinden gelen dokuzuncu evladının ismi benim ismimle aynıdır; lakabı Mehdidir, Onun gelişini müslümanlara müjdeliyorum. Bütün Ehlibeyt imamları da Hz. Mehdi'nin gelişini müjdelemiş ve şöyle buyurmuşlardır: İmam Hasan Askerinin oğlu Mehdidir onun zuhur ve zaferini sizlere müjdeliyoruz. Bizim Mehdimiz, çok uzun bir zaman nazar ve bakışlardan kayıp olacaktır, Uzun bir kaybolmadan sonra, Allah'ın emriyle zahir olacaktır ve dünyayı adaletle dolduracaktır. On ikinci imam, doğduğu zamandan itibaren, zalimlerin gözlerinden gizliydi ve peygamberimizin tavsiyesi emriyle, gizli bir şekilde yaşadı. Fakat güvenilir bazı dostlarının karşısında zahir oluyor ve onlarla konuşuyordu. Hz. İmam Hasan Askeri, Allah'ın fermanı ve Peygamberin emriyle, oğlu Mehdiyi İmamete tayin etti; zamanın imamı babasından sonra imamete ulaştı ve çocukluğundan itibaren-Allah ile olan irtibatı ve ona verilmiş ilimler sebebiyle-imamet mesuliyetlerini yerine getiriyor ve insanlara rehberlik ediyordu.

Yüce Allah sonsuz kudretiyle ona çok uzun bir ömür bağışlamıştır, Ona ferman vermiştir ki gizli ve kayıp bir şekilde yaşasın ve pak kalpleri Allaha doğru götürmede rehberlik etsin. Şimdi, Hz.Hüccet, zamanın imamı, gözlerden kayıptır; ama insanların arasına girip çıkmaktadır, insanlara yardım etmektedir, topluluklara katılmaktadır ama kimse onu tanımamaktadır, bu tertiple ilahi vazifelerini yerine getirmektedir insanlara fayda vermektedir insanlarda bulutların arkasındaki güneşten faydalandıkları gibi imam zamanın değerli varlığından gaybet zamanında faydalanıp yararlanmaktadır. ZAMANIN İMAMININ GAYBET VE ZUHURU Cihanın genelinin vaziyeti hak hükümeti kabule hazır olana kadar, İslam'ın cihan hükümetinin tesis zeminesi oluşana kadar, dünyadakilerin çoğunluğu sıkıntı ve zulümlerin çokluğundan yorulana kadar, samimice Allahtan imam zamanın zuhurunu isteyene kadar, onun zuhurunun sebeplerini ve hazırlığını görene kadar, İmam zamanın gizliliği ve gaybeti devam edecektir. Eğer böyle olursa o zaman zamanın imamı Allah'ın emriyle zahir olacak ve kendisine verilen muzaffer güç ve kuvvet vesilesiyle, zulüm ve zalimleri yok edecek sulhu barışı gerçek huzur ve saadeti tevhit esasınca tesis edecektir cihanda. Biz Şialar Aleviler, böyle tantanalı bir günü beklemekteyiz ve onun yadıyla ki rehberin ve kamil bir insanın yadıdır kendimizin ve bütün toplumun fertlerinin rüşt ve kemali için çalışıyoruz, hak kabul eden gönüllerimizle Hz. Mehdi'nin saadet verici görüşmesini arzu etmekteyiz, Onun ilahi ve büyük hedefi için çabalamaktayız, kendimizin ve insan toplumunun ıslahı için çalışıyoruz ve onun zuhurunun zeminesini hazırlamakta hazırlığını yapmaktayız.

ÖRNEK BİR EVLİLİK-BAŞLIK

Yüce İslam peygamberi evindeydi, evin kapısını çaldılar, buyurdu ki güya gelen Ebi Talibin oğlu Alidir. Kapıyı açtılar, peygamberin sözü doğruydu. Ebi Talip oğlu Ali izin aldıktan sonra peygamberin yanına oturdu. Hz.Ali aleyhisselam peygamberin evinde büyümüştü her zaman o eve gidip gelmesi vardı ama o gün biraz utangaç görünüyordu, güya peygambere bir konuyu arz etmek istiyor ama bunu yapamıyordu, sanki utanma ve haya sözünü beyan etmesini engelliyordu. Tam bir edeple peygamberin huzurunda oturmuş bir şey söylemiyordu...


Bu görüşme bir müddet sükutla geçti. Bilahire peygamber bu sessizliği kırıp şöyle buyurdu: Ya Ali! Bu vakitte nasıl benim yanıma geldin? Meğer bu gün işine gitmemişmiydin? Sanki bana bir konuyu açmak istiyorsun, hiç utanmadan sıkılmadan sözünü söyle, emin ol ki elimden geldiği kadar sana yardımcı olacağım. Ali (a) ki utanma ve hayadan yüzü şiddetle kızarmıştı şöyle dedi: Ya Resulallah! Ben sizin evinizde büyüdüm ve sizlerin lütuf ve sevgilerinizi gördüm ve görüyorum. Sizler benim talim ve terbiyem için zahmetler çektiniz, hakikatte siz benim için ağır babalık vazifelerini yerine getirdiniz, Allah'a andolsun ki siz benim dünya ve ahiret azığım ve ümidimsiniz şimdi sizin izninizle bir eş seçmek istiyorum ki yaşamımda benim yar ve yardımcım olsun, siz beni herkesten daha iyi tanıyorsunuz benim durumumu biliyorsunuz, kızınız Fatıma'yı eş olarak seçmek istiyorum, eğer siz uygun görürseniz, bu benim için büyük bir saadet olur.

Allah Resulü (s) Aliyi çok iyi tanıyordu. Meşverete araştırmaya ve tefekküre ihtiyacı yoktu. O böyle layık bir eşi Fatıma için samimi bir kalple arzu ediyordu ama bu konuyu kızına sun malıydı çünkü biliyordu ki tıpkı Allah'ın fermanı gereği, evlilikte kızın razılığı ve kabulü esas şarttır. Bu yüzden Aliye buyurdu ki sabır et ta kızım Fatıma'nın görüşünü alayım. Peygamber Fatıma'nın yanına gidip onunla konuşmaya başladı. Mevzuyu ona açtı ve buyurdu: Kızım! Ebi Talibin oğlu Aliyi iyi tanıyorsun, o dindar çalışkan ve güzel ahlaklı bir gençtir, üstün, zahmet çeken, iyi kalpli ve merhametli biridir. Şimdi seni istemeye görücü gelmiştir acaba onu kendine eş olarak seçmek istermisin? Seni onunla nikahlamamı ister misin? Fatıma Aliyi çok iyi tanıyordu, çocukluktan beri onunla aynı evde yaşamıştı, babasının bu önerisinden hoşnut olmuştu ama şiddetli utanma ve hayadan dolayı bir şey söylemedi. Bilahire bir müddet konuşmadan sonra peygamber kızının kalbi razılığını anladı ve sevinçli bir halde Hazreti Alinin yanına döndü, kızının razı ve kabulünü bildirdi ve buyurdu: Ümid ediyorum ki sizin evliliğiniz mübarek ve Allah'ını rızasına sebep olur. Evlilik için bir şey hazırladın mı ? Ali (a) dedi ki Ya Resulallah! Siz benim durumumdan kamilen haberdarsın, benim bütün servetim ve malım bir kılıç,bir zırh ve bir devedir. Hepsini size sunuyorum ki nasıl uygun görürseniz öyle yapalım. Peygamber bir müddet düşündü, sonra buyurdu: Ya Ali sen savaş ve Cihad adamısın, kılıç olmadan Allah yolun da Cihad edemezsin, kılıç senin zaruri yaşam araçlarındandır! Deve de senin için lazımdır çünkü hem senin bineceğin binektir hem de çalışma aracı ve geçim vesilesidir, o olmadan kendinin ve ailenin yaşam masraflarını temin edemezsin ama zırh senin için o kadarda gerekli değildir, sen o kadar cesur ve yiğitsin ki zırhsızda savaş meydanında hazır olabilirsin. Bu şekilde Ali (a) zırhını mihir ünvanıyla Allah Resulünün kızı Fatıma'ya hediye etti.

NİKAH HUTBESİNİN İCRA MERASİMİ

Allah Resulü ve Hazreti Alinin davetiyle Müslümanlar mescitte toplandı.Peygamber Fatıma ve Alinin evlilik mevzusunu insanlara haber verdi ve o vakit topluluğun huzurunda nikah hutbesini icra etti ve insanlar buna şahit oldu,hazır olanlar mübarek olsun dedi,gelin ve damat için dua etti. Bu yüce ve ruhani toplantı sonrasında, Allah Resulü eve geldi, müjde verip buyurdu ki şimdi Fatıma ve Ali için neşe ve şenlik meclisi düzenleyin ve müslümanlara yemek verin. Nikah merasimi bittikten sonra, bir gün Allah Resulü Aliye şöyle buyurdu: kızım için gelin çehizi ve ev eşyaları hazırlamak istiyorum, Zehra mihirini bu iş için bana vermeyi uygun gördü,zırhı satıp Zehranın çehizini hazırlamamız iyi olur. Ali b.Ebi Talip zırhı pazara götürdü dörtyüz, beşyüz dirheme denk gelen bir fiyata sattı.Allah elçisi (s) paranın bir miktarını arkadaş ve tanıdıklarından bir kaç kişiye verip buyurdu ki Zehra için yaşam araç ve eşyaları satın alın,bir miktarınıda kadınlara verdi ki Fatıma için güzel koku,esans hazırlasınlar,geri kalanınıda bir kişiye emanet bıraktı.

FATIMA ZEHRANIN ÇEHİZİ

1-Bir beyaz gömlek. 2-Bir büyük baş örtüsü. 3-Bir adet hayber havlusu. 4-Bir adet deri ve hurma ağacı yaprağından örülmüş karyola. 5-İki adet yatak. 6-Dört adet yastık. 7-Bir parça hasır. 8-Bir adet el değirmeni. 9-Bir adet bakır kase. 10-Bir adet su için deriden tulum. 11-Bir adet elbise yıkama leğeni. 12-Bir süt içme kasesi -bir su içme kabı. 13-Bir yünden perde. 14-Balçıktan yapılmış bir testi. 15-Çömlekten yapılmış iki testi. 16-Bir adet koyun postundan olan halı. 17-Bir adet aba. Ve birkaç diğer şey. Hazreti Zehranın çok sade olan çehizini peygamberin hizmetine getirdiler,peygamber onlara bakınca,gözlerinde göz yaşı halka oluşturdu,Zehra ve eşinin saadeti için dua etti ve buyurdu: Ey Allahım!Bu evliliği ki kap kaçakların çoğu çanak çömlektendir (Sade ve ucuzdur)bu gelin ve damada mübarek et.

İNCELEME VE SONUÇ

Hz.Ali ve Fatıma'nın evliliği, tamamen örnek bir evlilikti. Peygamberin aziz kızı Fatıma seçkin bir kızdı,baba ve annesi en Şerif en değerli ailelerdendi ve en yüce insani kemallerle süslenmişti; Fatıma'nın peygamber gibi bir babası ve hatice gibi takvalı muhterem bir annesi vardı.Kureyşin büyükleri ve Mekke'nin zenginleri Hz.Zehra'ya görücü geliyorlardı ve ağır çok mihir teklif ediyorlardı ama yüce peygamber Hz.Ali'nin dindarlığı, takvasını, dürüstlüğünü ve güzel ahlakını tercih etti, uygulamalı olarak amelen çok masraflı ve teşrifatlı merasimleri uygun görmüyor nefyediyordu, kişilerin el ve ayaklarında ağırlık yapan adet ve tören zincirlerini çözüp atıyordu, davranış ve teşebbüsleriyle insanlara evliliğin iman, takva ve uygunluk esasınca olmasını, cahili şahsiyet, servet ve zahiri makam esasınca olmamasını öğretiyordu. O insanlara, sadece mal ve servetin mutluluğa vesile olamayacağını, belki tek olan Allaha iman, takva, beğenilen ahlakın ve insani kemallerin mutluluk ölçüsü ve de saadetin sebebi olduğunu ilan ediyordu, o biliyordu ki ağır mihriye sadece gelin ve damadın mutluluğunu sağlamadığı gibi evlilik temelinide daha sağlamlaştırmamaktadır belki gelin ve damadın yaşamında sevgi ve sefayada zarar vermektedir ve toplum ve aileler için yüzlerce sorun oluşturmaktadır. Bu nedenle kızını takvalı, dürüst ve zahmet çeken bir genç olan Hz.Ali ile nikahladı,bu güzel davranışla Müslümanları bu tür işlere teşvik etti. Allah kuranda buyuruyor ki Allah peygamberi, insanların sıkıntı ve zorluğunu sebep olan, elleri ve ayaklarında ağırlık yapan zincir gibi ağırlık yapan adet gelenek ve görenekleri indirir ve toplumu özgürleştirir. Ona iman eden ve onun hürmet ve izzetini koruyan ve ona yardım eden ve ona inen aydınlatıcı kurana uyan kişiler bunlar kesinlikle kurtulacaktır. Araf süresi,157.ayet. ağır yüklerini ve üzerlerindeki zincirleri indiren ümmi elçi ve peygambere uyanlar; ona iman eden onu destekleyen, ona yardım eden ve onunla birlikte inen nura uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa edenlerdir. Araf/157.

İSLAMDA ALEVİLİKTE AİLE

Aile, İslam'ın toplumsal yapısında en kutsal ve en sevimli yapıdır. Öyle ki aile kurmaktan daha değerli ve daha sevindirici bir yapı yoktur. Kim bu sevilen yapı ve temeli oluşturmak için teşebbüste bulunursa ve de kendisini günaha bulaşmaktan kurtarırsa dininin yarısını şeytanların etkisinden korumuş olur, çünkü aile teşkil etmek ilahi değerlerin ve insani ahlakın korunup yayılması için en iyi etkendir. Bu sevilen aile temelinin değer ve kutsallığının sağlam ve dayanıklı kalabilmesi için, yüce Allah tarafından aile fertlerinin her biri için vazife ve haklar tayin edilmiştir, bu görevler yapılıp yerine getirilmelidir, ailenin diğer fertleri haklara dikkat etmeli ve riayet etmelidir, her zaman her kimin başkası üzerinde bir hakkı olsa, bunun karşılığında bir vazife den de sorumludur, her kimin de bir vazifesi varsa, bir hakkı da vardır, insanlar arasında hiç bir kimse yoktur ki diğerleri üzerinde bir hakkı bulunsa ama bir vazife ve görevi bulunmasın ve de hiç kimse yoktur ki bir vazife yapsın meğer öyle ki diğerlerinin üzerinde bir hakkı olur. Çocukların baba ve anne üzerindeki hakları şunlardır; onlar için güzel bir isim seçmelidirler, onların rüştü edebi terbiyesi ve öğretimi için çalışmalıdırlar, özellikle kuran ve din adabını onlara öğretmeliler, onları sevmeli şefkatli olmalı ve de saygı göstermeliler. Yeri ve zamanında iyi bir iş ve meslek seçmede yine aile kurması ve evliliğinde yardımcı olup bunların seçiminde onları yalnız bırakmamalılar. Sürekli olarak tam bir lütuf iyilik ve dikkatle onların rüştü ilerlemesi ve gelişmesi için onları gözetlemeliler, yaşamlarında yardımcı olup onların dert ortağı olmalılar. Bunun karşısında çocukların vazifesi ise şudur; baba ve annesine saygı gösterip hürmet etmeliler, Allahın emir ve fermanlarının hilafına olmayan emirlerine, itaat edip uymalılar, her zaman ve her surette onlara iyilik yapmaya çalışmalılar, asla en küçük bir şekilde olsa bile onlara şefkatsizlik ve hürmetsizlik etmemeliler,yaşlılık çağına ulaşınca onların yar ve yaveri, hizmetçisi olmalılar, güler yüzlülükle ve de göğüs genişliğiyle sabırla onlara hizmeti candan kabullenmeliler. Nasıl ki baba ve anne çocukluğunda çocuklarını sevgi ve şefkatle gözetim terbiye etmişse, çocuklarda baba ve annenin ihtiyarlık ve güçsüzlük zamanında onlara, iyilik, sevgi ve tam bir hürmet ve saygıyla baba ve annenin halini gözetmeliler, gündüzleri bakıcıları, geceleri sohbet arkadaşı olmalılar. İslamın tavsiyesi ve vurguladığı şey şudur; ailenin her bir azası; baba, anne, çocuklar, vazifelerini dakiken bilmeliler ve onları yapmalılar, diğerlerinin hukukuna tam olarak riayet etmelerine ilave olarak sevgi ve fedakarlıkla onlara davranmalılar, başkalarının görevlerini yapmada da onlara yardımcı olmalılar, aile yaşantısını merhamet, affetme, samimiyet, hizmet alanı yapmalılar, mümkün olduğunca başkalarının omzundan zahmeti kaldırmalılar. Özellikle erkeğe islam'ın tekitle tavsiyesi şudur; karısına karşı tam bir merhamet, sevgi ve vefa üzere davranmasıdır, yaşam harcamalarını temin etmesidir, eşinin ve evlatlarının ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmasıdır, zahmet çekmesi ve helal, temiz rızık evine getirmesidir, aileye hizmet yolunda çalışmak, Allah yolunda Cihat etmek gibidir. Asla geçimini sağlamak için çektiği zahmet için onları minnet altında bırakmamasıdır. İslam'ın ailede kadın için vurguladığı tavsiyesi de şudur; tam bir iffet, namus ve takvayla kocasını ve çocuklarına bakıp gözetmesidir, onlara sevgi ve merhamet göstermesidir, evde onların huzur, rahatlık, rüştü ve refah vesilelerini hazırlamasıdır, kendi tedbiriyle gelirin miktarına göre, ailenin ekonomisini düzene sokmasıdır.





Enter

Tekin kler.

2 görüntüleme0 yorum

Comentarios


bottom of page